Tam iki haftadır sizinle birlikteyim.Benim için yepyeni bir dünyada sizin yanınızda güvende ve huzurluyum. Çok mutluyum ama yine de henüz burada olmaya tam alışamadım. Uyku düzenimi oturtamadım. Ne zaman uyumam ne zaman uyanmam gerektiğini bilemiyorum. Karar veremeyince de bari hep uyuyayım diyorum. Aslında bu size olduğu kadar bana da sıkıntı veriyor.Ben de sizle oyun oynamak, gülmek istiyorum ama azcık daha büyümem gerek galiba...
Şu anda en iyi görebildiğim şeyler siyah, beyaz ve kırmızı renkli olanlar. Bir de annemle babamın yüzlerini incelemeyi çok seviyorum, bu yüzden yüzüme yakın olduklarında çok seviniyorum çünkü henüz 20-30 cm uzaklığa kadar net görebiliyorum. Göz teması kurmayı çok seviyorum; annemle babam gözlerime baktığında kendimi iyi ve güvende hissediyorum.
Anneciğim ve babacığım benim sosyal gelişimimin doğumdan 3 yaşına kadar hızla ilerlediğini biliyor musunuz? Doğduğum andan itibaren etrafımdaki insanlara adapte olmaya ve karşılık vermeye çalışıyorum. İlk yılımda özellikle neler yapabileceğimi keşfetmek (objeleri tutmak, yakalamak, yürümeye çalışmak) ve sizinle ilişki kurabilmek en büyük amacım. Başkalarından da hoşlanırım ama en çok sizi tercih ederim.
Ağladığım zamanlar annemle babamın hemen endişeye kapılmasını istemiyorum çünkü çoğu zaman ağlamamın sebebi acıkmam, dış dünyadaki ani değişimlere tepki vermem, bezimin ıslanmış olması, aşırı sıcak ya da soğuk, gazımın olması gibi faktörlere bağlı rahatsızlık hissetmem ya da sadece o an kendimi yalnız hissediyor olmam gibi olağan durumlardır. Ağlamam benim kelimelerim. Ben size isteklerimi, ihtiyaçlarımı bu şekilde anlatabiliyorum Böyle zamanlarda beni rahatlatmak için beslemeniz (açlık yüzünden ağlıyorsam); kucağınıza alıp benimle konuşmanız (bu dönemde insan sesini ayırdetmeye ve diğer seslere tercih etmeye başlarım); beni sallayarak uyutmanız ( ritmik düzenli hareketler beni rahatlatır) genelde yeterli olacaktır.
Anneciğim bana kavuştuğun bu ilk haftalarda aşağıdaki sorunları yaşayabilirsin;
. Yorgunluk
. Kanlı akıntı
. Normal doğum yaptıysan perine bölgesine rahatsızlık ve ağrı
. Beni sezeryan yoluyla dünyaya getirdiysen dikiş yerinde ağrı veya uyuşukluk
. Rahim kasılmalarına bağlı karın krampları
. Aşırı mutluluk veya depresyon, ya da iki ruh hali arasında sürekli değişim gösterme
. Göğüslerde rahatsızlık veya tıkanma??
. İyi bir anne olamayacağım endişesi; yetersizlik hissi
. Aşırı terleme
. Saç dökülmesi
. Kabızlık
Bunlar ilk zamanlarda hemen her annenin yaşayabileceği sorunlardır, çok endişelenmeni gerektirecek bir durum yok. Ancak bu problemlerden biri veya birkaçı uzun süre devam ederse doktoruna başvurmayı ihmal etme! Unutma benim şu anda en çok
ve babama ihtiyacım var; sizlerin sağlığı benim için çok önemli!
Bu hafta aşım yok! Aşı ne demek? Ne işe yarar? Sanırım hep canımın yanacağı bir durum, yaptırmak şart mı sanki?
Geçen hafta da biraz canım yandı ama aslında benim için çok önemli bir korunmanın ilk adımı atıldı.
Aşıların ne olduğunu ve bizleri nasıl koruduğunu bilmiyordum. Aslında vücudumuzun kendini dış dünyaya karşı koruduğu bazı savunma sistemleri varmış! İnsan vücudu dış etkenlere karşı kendi savunma mekanizmalarına sahipmiş. Öncelikle mikropların vücudumuza girmesini engelleyen sistemler varmış; örneğin vücudumuzu kaplayan deri, burnumuzdaki kıllar, solunum yollarımızdaki tüycükler, vücut sıvılarımızdaki mikropları öldürücü içerik örneğin mide asidi. Ancak bunlar yetmiyormuş. Yine de mikropların vücudumuza girmesini tamamen engelleyemiyormuşuz.
Mikrop vücuda girince bu sefer vücut onu zararsız hale getirmeye ve yok etmeye çalışıyormuş. Vücut kendini çok iyi tanıyor ve dışarıdan giren yabancı organizmaların hemen yabancı olduğunu anlayıp onu yok etmek üzere karşı savunma silahları yani mikropları öldürmeye çalışan özel hücreler ve onları etkisiz hale getiren antikorları üretmeye başlıyormuş. Bu devrede yani mikroplar vücuda girdikten sonra işleyen sistem bağışıklık sistemi imiş. Ancak tam bir savunma geliştirebilmesi ve vücuda giren mikroba özel olarak hazırlanacak olan antikorların üretilebilmesi için zamana ihtiyacı varmış. Bu zaman içinde de mikrop çoğalma ve hastalık yapmaya fırsat buluyormuş.
Peki madem bu kadar savunma mekanizmamız var, o zaman neden hastalanıyoruz veya aşılara ihtiyaç duyuyoruz?
Vücudumuz yabancı organizmayı tanıyıp ona karşı savunma silahlarını geliştirene kadar belli bir süre geçmesi gerekiyormuş ve bu süre içinde de hastalık başlıyormuş ya, işte aşıların görevi bu aradaki süreyi kapatmak, yani vücut daha o mikropla karşılaşmadan önce silahları hazırlamış olmak ve mikrop vücuda girdiği anda ona özel hazırlanmış silahlarla hastalık yapamadan onu etkisiz hale getirmekmiş. Çünkü bu hastalıkları bir kez geçirmek çok ciddi ve ağır sonuçlara yol açıp tehlikeli olabileceği için onlara karşı önceden hazır olmaya çalışıyormuşuz.
Aşı nedir?
Aşı, bir hastalığı yapan bakteri veya virüsün tamamının ya da hastalık yaptığı bilinen bölümlerinin ya canlı ancak zayıflatılmış ve hastalık yapamayacak hale getirilmiş ya da inaktif (öldürülmüş) şeklidir. Her iki şekilde de hastalık yapmaz ve hastalığın sebep olduğu ağır sonuçlara yol açmaz. Aşı ile virüs veya bakteri vücuda verilerek vücudun onu tanıması ve ona karşı savunma silahlarını (bağışıklık hücrelerini-antikorlar) hazırlaması sağlanır. Aynen virüs veya bakteri ile doğal yollarla karşılaşmada olduğu gibi bir bağışıklık meydana gelir ve vücut savunma silahlarını oluşturmak için yine belli bir süreye ihtiyaç duyar. Bu yüzden aşı yaptırdığımız anda hemen koruma başlamaz ancak 2-3 hafta sonra vücut antikorları geliştirdiğinde hastalıktan korunma sağlanır. Aşı yapıldıktan ve koruyuculuk sağlandıktan sonra vücuda giren bakteri veya virüs kendine özel hazırlanmış antikorlarla karşılaşır ve anında etkisiz hale getirilerek hastalık yapmaya fırsat bulamadan vücuttan atılır.
Yani aşıyı vererek hem o hastalığa karşı aynı hastalığı geçirdiğimizde olduğu gibi bir bağışıklık kazanıyoruz hem de o hastalığı geçirip sıkıntı yaşamıyoruz ve hastalığın sebep olabileceği o çok ağır riskleri taşımıyoruz.
Bakmayın aşı yaparken ağladığıma, sonradan ağlamaktansa minicik bir iğne yüzünden ağlamak çok daha iyidir!